2020-2021 Dönemi Burslar hakkında önemli duyuru...
 
 
 
 
 
 

E- Devlet Sistemi
Namaz Vakitleri
Seçmen Bilgileri 
Resmi Gazete
Motorlu Taşıt Vergisi Sorgulama
 

devamı...



AİLEDE HUZUR YA DA ŞİDDET..! 03.11.2013
Anasayfa  »  Yazarlar » Mahir Eyüboğlu »  AİLEDE HUZUR YA DA ŞİDDET..! 03.11.2013


Mahir EYÜBOĞLU
Eğitimci
İletişimci - Yazar

Şiddet ne zaman başlar bilir misiniz?

Ailede şiddet ya da huzur sözle ve gözle başlar. Sözler ve gözler, hem şiddeti hem de huzuru başlatıp bitiren organlardır. Öyleyse bakışlarımıza ve sözlerimize çok dikkat etmeliyiz

Evet gözler ve sözler, şiddet veya huzurun başlangıcıdır.

Hepimiz genelde bir aile içinde yaşıyoruz.

Huzurlu bir aile örneklemesi yapmak itiyorum.

Önce yarına, akşamdan nasıl hazırlanacağımız konusuna bir bakalım..!

Evin hanımı muhabbet ve tebessüm dolu bir bakış ve ifade ile eşine soruyor,

Efendi yarın sabah kahvaltısında ne yemek istersin. Canının çektiği bir şey var mı?”

Akşamdan, sabah kahvaltısında eşinin ne istediğini soran kadınların nesli tükenmemiştir inşaallah...!

Sabah olmuş, eşinden önce kalkıp gerekenleri hazırlayan, sonra tatlı ve hafif öpücüklerle eşini uyandıran bir hanımefendiye duyulan sevgi, saygı ve muhabbet değerlerini varın siz hayal edin..!

Huzur dolu birlikteliğin temelinde sevgi, saygı, sadakat, sabır ve sorumluluk

değerleri vardır.

Sevgiler olgunlaşınca saygıya dönüşür. Gerçek sevgilerin olduğu yerde gerçek saygılar da vardır. Ben eşimi o kadar çok o kadar çok severim ki, sevginin zirvesine çıktığım zaman, eşimi üzmemek veya kırmamak adına sevgiden doğan bir korku kaplıyorsa içimi, yani “Şöyle yaparsam eşim üzülür, böyle yaparsam eşim kırılabilirim” gibi bir endişe taşıyan eşler, gerçekten var olan muhabbeti yaşıyorlar demektir.

Evden ayrılmadan önce eşler, eğer birbirlerine muhabbetle, istek ve ihtiyaçlarını sorup öğrenebilirlerse o evde en ağır yükler bile çok kolay taşınabilir.

Hadi güle-güle bir tanem, kendine dikkat et, seni akşama dört gözle beklediğimizi sakın unutma olur mu?” demesini bilen bir hanımefendi olmak çok mu zordur acaba..!

Sizler de Allah’a emanet olun. Yeni bir şeye ihtiyacınız olursa arayıp haber verin”

diyerek evinden ayrılan eşin kendine, eşine ve işine göstereceği özeni huzuru varın siz hayal edin..!

Bunlar, huzuru yakalamak için çok zor olan şeyler değildir.

Sohbetlerimde bu veya buna benzer şeyleri anlattığım zaman;

Ohoo hocam öyle eşleri nerde bulacağız. Akşamdan kocasına veya karsına istek ve ihtiyacını soran insanların nesli tükendi..!

Şimdiki hanım ve beyler kendi dertlerine ve zevklerine düşkün yaşamayı bir meziyet sayıyorlar. Aile içi sorumluluğu paylaşanların sayısı yok denecek kadar az (v.s)...!”

Böyle serzenişte bulunanlara şöyle cevap veriyorum..

Görüyorum ki hep BULMAYA çalışanlardansınız. Herkes güzel eş, güzel iş, güzel dost, güzel amir, güzel memur, güzel patron, güzel işçi v.s. bulmaya çalışıyor.

Birazda yukarıda saydıklarımı, bulmaya çalışan değil, OLMAYA çalışan olunuz bakalım neler-neler değişecek..!”

Soruyu hep başkalarına soran sorumsuzlardan oluyoruz. Halbuki soruları kendimize soran sorumlulardan olabilsek hiç ummadığımız veya beklemediğimiz gelişmeler olacaktır.

Önce eşler aile içinde neler ister;

Gerek geleneksel gerekse ilmi yapılan araştırmalara bakarsak şunları göreceğiz..!

İsterseniz bu konuya, huzursuz bir aile örneklemesi yaptıktan sonra değinelim ki kıyas yapmak kolay olsun. Çünkü insanlar kıyas yapmayı veya kıyaslayarak doğruyu bulmayı severler.

Yine akşamdan başlayalım isterseniz. Günümüz insanı akşam eve gelince sanki evdeki insan köle veya hizmetçi imiş gibi selam sabah vermeden, hal hatır sormadan, karnını doyurduktan sonra, köşesine çekilip, elinde TV kumandası, yok o kanal senin yok bu kanal benim diyerek zaplayıp, bir başka deyişle kanaldan kanala zıplayıp duruyor..!

Ne aile bireyleriyle bir paylaşım var, ne muhabbet var, ne sohbet var..!

Tek bir şey var o da, soğukluk, donukluk, sorumsuzluk, sevgisizlik, saygısızlık, kısaca muhabbetsizlik dolu bir paylaşımsızlık..

Evin hanımı, eşini uğurlarken veya karşılarken, ne gözlerinde ne de sözlerinde muhabbet taşımıyor. Keza evin erkeği buna hiç dikkat etmiyor. Herkes birbirini suçluyor. Kimse, kendine soru sormuyor. Hiç kimse kendini meydana gelen huzursuzluktan sorumlu hissetmeyip daima karşı tarafı suçluyor.

Demek ki huzursuzluğun artması, şiddetin meydana gelmesine ve artmasına sebep oluyor.

Muhabbetin olmayışı tartışmaya ve seslerin yükselmesine sebep oluyor.

Bilim adamları diyor ki;

Karşımızdakine neden bağırırız biliyor musunuz? sesimizi duyurmak, kendimizi ispatlamak için.”

Kısaca nefsimizi tatmin etmek için. Bu terbiye edilmemiş bütün nefisler için geçerlidir. Halbuki terbiye edilmiş nefsin en büyük silahı sabırdır, şükürdür, zikirdir.

Kadere teslimiyet ve inanmaktır. Çünkü her insanın farklı bir imtihanı vardır.

Nisa suresi 19. Ayetinde Rabbimiz;

Onlarla (kadınlarla) iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, (sabredin ve bilin ki) Allah o hoşlanmadığınız şeyde sizin için bir çok hayır taktir etmiştir.” buyuruyor.

Evet ailedeki huzursuzlukların temelinde:

1-İslam ahlakından habersiz ve gayesiz yaşantı olması yatıyor.

Zira İslam’ın girmediği eve isyan, itiraz itaatsizlik ve tartışmalar giriyor.

Hele sabır hiç yok... Sadakat, “O nasıl bir şey” dercesine yok olmuş..!

2-Kadere teslimiyetten habersiz yaşantı, eşini olduğu gibi kabul edemeyip değiştirmeye

kalkmak..! Kimse kimseyi değiştiremez çünkü başkasını değiştireceğim diyen gizli

şirke girer. Eğer bir değişime ihtiyaç duyuyorsak buna kendimizden başlamalıyız.

3-Memnun olmasak da, mecbur olduğumuz ilişkileri memnuniyete çevirmesini

bilmemek..! Yuvadaki huzur yerine şiddete sebep oluyor.

4-Sanki sorun bir tek bizim ailede ya da bizim evde varmış gibi davranıp sorunun insan

için olduğunu kavrayamamak.

Soruna odaklanmak yerine, eşine odaklanıp tartışmaya vesile olmak

5-En önemlisi yaratıcı ile sağlıklı ilişki ve iletişim kuramayıp peygamberimizin

hayatından örnekler alamamak.

Bu konuda bir kadın ve bir erkek eşinden ne ister diye, değişik yazılar yazdım değişik sohbetler yaptım. Ama gördüm ki şu hadisi şerif tecelli etti, ediyor:

Sizin sözünüzün etkisi ve gücü karşınızdaki insanın alacağı ve anlayacağı kadardır.”

Özet olarak sevgi, saygı, sabır, sadakat ve sorumluluk değerlerini yuva içinde, aile içinde hakkını vererek kullanmadığımız zaman ailede huzuru yakalayamayız.

İnsan sevdiği ile ilgilenir. İnsan ilgilendiği şeyi sever. İlgi ve hizmetin olduğu yerde sevgi değerleri daima canlı ve diri kalır. Sevgiler şekil, biçim değiştirebilir ama asla kaybolmazlar. Sevginin, sorumluluk taşıyan olgunlaşmış haline saygı denir.

Saygı, sevgiden doğar. Sevgiler şekil ve biçim değiştirebilir ancak sabırla ve sadakat ile bu değişikliğin nedeni öğrenme ve bilgilenme sorularıyla araştırılmalıdır.

Öğrenme veya bilgilenme soruları sorulmadan, suçlama ve yargılama ifadeleri, sevgi ve saygıyı zedeler.

Ancak, sabır ve sadakatin getirdiği bir sorumlulukla bu zedelenme önlenir.

Bu bizi haddimizi bilmeye taşır. Çünkü, haddi bilmek Hakkı bilmekten ileri gelir. “Kadınlar erkeklere Allah’ın emaneti olarak verilmişse, kocaya itaat Allaha itaat gibiyse,” haddimizi iyi bileceğiz.

Eğer insanlar kendilerini değiştirip;

Seni mutlu edebiliyor muyum karıcığım, kocacığım?” demesini bilmezlerse, o yuvaya kolay-kolay huzur gelmez.

Zira huzur; hazırda olanı veya sahip olduğumuz şeyleri, en iyi şekilde kullanmasını bilmekte yatar.

Benim bisikletim başkasının mercedesinden iyidir” demesini bilenler huzuru rahat yakalarlar. Herkese huzurlu yuvalar diliyorum.

Bu konuda seminer ve konferans tekliflerinizi bekliyorum.

Bana 0532 261 01 47 den ulaşabilirsiniz.

Selam sevgi ve muhabbetlerimle..!

 

 



» Yorumlar
Listelenecek Kayıt Bulunamadı.


» Yorum Ekle
Ad Soyad :
Yorum :
Geri