|
Mahir EYÜBOĞLU Eğitimci İletişimci - Yazar
|
BİLGİ:
Bilgiyi ya da bilgileri taa anne karnında almaya başlarız.
Bu bilgiler; sevgi-nefret, helal-haram, doğru veya yanlış boyutlu olabilir.
Akil baliğ oluncaya kadar, yani aklımız olgunluğa dolayısıyla sorumluluğa ulaşıncaya kadar, bu bilgileri almaya yani yüklenmeye devam ederiz.
Bilgileri genellikle, anne-babamızdan, yakın veya uzak çevremizden, okuldan ya da herhangi bir eğitim kurumundan veya iş çevresinden alırız.
Her bilgi insan ve çevre kaynaklıdır. Evet her bilgi; gerek maddi gerekse manevi olsun, hak ya da batıl boyutlu, helal ya da haram kaynaklıdır.
Öğrendiği bilgiyi kullanma veya kullanmama sorumluluğu tamamen insana aittir.
AKIL:
Akıl olgunluğa ulaşınca (buluğa erince) bilgileri kullanmaya başlar.
Buluğdan önce, bilgileri kullanma veya kullanmama sorumluluğu tamamen anne babaya aitken, buluğdan sonra insanın kendine aittir.
Aklı veren Allah, yani aklın sahibi Allah, kullanıcısı ise insandır. Allah, aklı dilediğine çok dilediğine az veya normal, dilediğine de hiç vermez.
Aklı olmayanın sorumluluğu da yoktur. Deliler veya çocuklar gibi (çocuklar buluğa ermediği için sorumlu değildirler).
Dolayısıyla bir insan bir insana, sadece bilgi verebilir, akıl veremez.
Burada doğru bildiğimiz bir yanlışı mecazi anlamda kullanır dururuz.
Başkasına akıl vermek değil bilgi vermek olmalıdır.
Evet Rabbimiz, “Her nefis kendinden sorumludur” derken, akıl baliğ sonrasını kasdetmiş ve bunu açıkça dile getirmiştir.
Buluğ: “erkeğin baba olma, kadının da anne olabilme yaşlarıdır” buyuruyor efendimiz. Ergenlik dönemidir. Buluğa erme, sorumluluk altına girme demektir.
Artık insan kendisine verilen aklı kullanma yaşına gelmiştir ve öğrendiği bilgileri kullanma sorumluluğu altına girmiştir.
Akıl, kalbe huzur ve güven veren bilgileri kullandığı zaman güzel ahlak sahibi olur. Kendisiyle, başkalarıyla en önemlisi de yaratıcıyla sağlıklı ilişkiler kurar.
Akıl doğru ve faydalı bilgileri kullanırken, kalbin huzurlu ve mutmain olmasını sağlar.
Kullandığı halde, kalbe huzur ve güven vermeyen bilgiler, ya malayani ya da şeytani boyutludur. Halbuki aklın kullandığı ve kalbe huzur ve güven veren bilgileri ise rahmanidir.
Akıl, bilgileri iyi ya da kötü yönde kullanabilmesi için, emri daima iradeden alır.
Nasıl aklın sahibi Allah ise iradenin de sahibi Allah, kullanıcısı insandır.
Aklı olmayanın irade sorumluluğu da yoktur ki, bu dünyada istediği gibi yaşar ve davranır ama, ahretteki makamı cennettir.
“Dünyada akıl ve irade vermediğime ahirette cennetim vaciptir” buyuran Allah’ımız
emri gereği, çocuklara, deli ve meczuplara (az akıllı insanlara) iyi davranmalıyız.
Öyleyse cennetliklere dikkat etmeliyiz. Çünkü aklı olmayanın sorumluluğu da yoktur.
Sorumluluk akılla başlar, amiri ( emir vereni) iradedir.
İRADE:
İradenin sahibi Allah, kullanıcısı ise insandır. Külli iradenin sahibi yarayıcı Allah, insana sadece küçük bir irade vermiştir, ona cüz-i irade denir. İnsanlar iradelerinden sorumludurlar. İrade akıla; öğrendiği bilgileri doğru veya yanlış yolda kullanması için emir verir. Dolayısı ile sorumlu olan iradedir. Bu bilgiyi hayır yada şerde kullan, doğru yada yanlışta kullan, emrini veren iradedir.
İrade sadece insana verilmiştir. Diğer hiçbir varlıkta irade yoktur içgüdü vardır. Hiçbir mahlukat sorumlu değilken, iradesi yüzünden insan oğlu sorumlu tutulmuştur. O nedenle, kabullenme veya aidiyet duygusu hem bu dünya için hem de ahiret için sadece insana hastır.
İradesini, kalbe huzur verecek şekilde hayırda kullananlara selam olsun ki,
ne mutlu onlara..!
Mahir Eyüboğlu
26 Ekim 2013
|