2020-2021 Dönemi Burslar hakkında önemli duyuru...
 
 
 
 
 
 

E- Devlet Sistemi
Namaz Vakitleri
Seçmen Bilgileri 
Resmi Gazete
Motorlu Taşıt Vergisi Sorgulama
 

devamı...



Hüner ve Kusur...20.07.2007
Anasayfa  »  Yazarlar » Mahir Eyüboğlu »  Hüner ve Kusur...20.07.2007

Mahir EYÜBOĞLU
Eğitimci
İletişimci - Yazar


HÜNER ARAYAN GÖZ KUSUR,
KUSUR ARAYAN GÖZ HÜNER GÖRMEZ

            Peki biz ne arıyor ve ne görüyoruz? Toplumumuzda hangi bakış açısı  geçerli? İnsanlara, hüner bulmak mı öğretiliyor, kusur bulmak mı?  Evde, işte, okulda, sokakta önce ne öğretiyoruz çocuklara veya kendimiz ne öğreniyoruz?  Hüner aramasını bilen bir nesil miyiz? Yoksa kusur aramasını bilen bir nesil, bir toplum mu yetiştiriyoruz…? 

            İnsanlara önderlik ettiğini sanan, televizyonlardaki magazin programlarından tutun da, politik, ekonomik, kültürel sohbetlere varıncaya kadar hepsini dikkatli şekilde izler ve gözlersek, topluma, insana ve insanlığa zerre kadar faydası olmayan tam tersi onarılması çok zor tahribatlar açan nice propagandalarla karşı karşıyayız. 

            İngiltere’de kaldığım yıllarda bir şey öğrenmiştim. Adamlar, önce çocuklara, sonra topluma zarar veren, yanlış bilgilendiren veya aldatmacası olan reklamlara dahi, yayınlanma izni vermiyorlardı. Her Pazar günü her Tv. Kanalının, kiliseden yapılan pazar ayinlerini yayınlamak mecburiyeti vardı. Devlet güzel ahlaka ve manevi değerlere toplumun tüm kurumlarının, bilhassa özel veya resmi iletişim ve eğitim kurumlarının sahip çıkmasını emrediyordu. Kimseye neden kilise gitmiyorsun diye baskı yapılmıyordu ama, ister alsın ister almasın, Kilise’nin ve manevi eğitimin faziletini anlatmak ve öğretmek mecburiyeti vardı.

            Dört yaşındaki kızıma Hıristiyanlık eğitimi vermeye kalkmışlardı. "Biz Müslüman’ız" deyince İslami eğitim vermeye başlamışlardı. Anne baba hangi eğitimin verilmesini istiyorsa o eğitim veriliyordu. Peki bizde neler oluyor, ilkokulu bitirmeyen çocuğa manevi eğitim veremezsin….!?  Vay benim memleketim vay…!  Devletin aramadığı hüneri, vatandaş nasıl arasın, nerde arasın neden arasın..!? İnşallah Ak Partiye verilen oylar boşa gitmez… Çünkü ön tekerlek nereden giderse arka tekerlek onu takip eder. Neyse biz yine de hüner aramaya devam edelim…

            Hüner aramasını bilmek, önce hüsnü zanla yani iyi niyetle düşünmesini bilmekten geçer. İyi niyetle düşünmek herkesin harcı değildir. Rahmani değerlerle beslenmemiş, manevi eğitim ve terbiyeden mahrum yetişenler,  iyi niyete pek itibar ve iltifat etmezler. Çünkü menfaat ve maddi çıkarların hesabı insanları hep şüpheci ve art niyetle düşünmeye sevk eder. 

            Hüner aramanın başında önce manevi eğitim gelir. İlk düstur, yaratılmışı, yaratan hatırına hoş görmesini bilmekten geçer. Yaratanı bilip sevmeyenin, O’nun emrine uygun yaşamasını bilmeyenin, O’nun rızasını gözetecek şekilde ilişki kurmasını bilmeyenin yaratılmışa değer vermesini beklemek kolay-kolay mümkün olmaz.  Böyleleri yaratılmışa değer vermezler. Verseler de menfaat ve çıkarları içindir… Yaratılmışa değer vermeyenler, onda kusur aramakta mahsur görmezler. Yaratanın neden onu böyle yarattığını tefekkür etmezler. İnsanların değişik yapı ve fıtratta yaratılmışlıklarına önem vermezler. Bilgileri, akıl ve irade yoluyla kullanmanın bir imtihan olduğunu hesaplamazlar.  

Bilgi, onlarca yüzlerce kelimenin üzerine binerek seyahat etmesini bilmek demektir. Bu seyahat esnasında doğru yolu ve yönü  bulmak bizim sorumluluğumuzdan geçer. 

            Karşımızdaki kişide eğer bir kusur varsa bunu bulup söylemek gıybettir. Kusuru yok da, biz kusur yüklüyorsak, o zaman iftira etmiş oluruz. Manevi eğitimi tam ve sağlam olan insanlar bundan şiddetle kaçınırlar. Bu kul hakkına tecavüz etmenin ilk ve en tehlikeli yoludur. Böyleleri günahın büyüklüğünden habersiz kusur aramaya devam ederler.

            Kusur aramak iman zayıflığından ileri gelir. İtikatsızlıktan doğar. İmanı vardır ama kat, kat katlanıp güçlenmiş değildir.  Nice dindar görünen, ama insana dinini dar eden böylesi insanlar da vardır.

            Kusur aramak, açık yahut gizli gurur ve kibir sahiplerinin işidir. Kendini seven değil, kendini beğenen, şeytani değerlere itibar ve iltifat edenlerin işidir. Şeytanın dostu olmuşlar veya şeytanlaşmış insanlar, ilişkilerini hep kusur arayarak sürdürmeyi severler. Böyleleri, hiç kendilerini eleştirip de kendilerinde kusur aramazlar. Soruyu hep başkalarına sorarlar. Soruyu kendine soranlar ne kadar sorumlu iseler, başkalarına soranlarda o kadar sorumsuz kişilerdir.

            Hâlbuki insanlarda hüner, marifet ve güzellik arayan insanlar, aslen güzel insanlardır. İdare etmesini bilen, asil insan olma özelliği, kendini gösterir. Hüner arayan insanlar, yüreklerinde asil sevgi taşırlar. Onlar asil sevgi doğururlar. Asil sevgilerle beslenir ve beslerler. Asil sevgileri yüklemesini ve yüklenmesini bilirler. Olgunlaşmış sevgileri kullanırlar. Bu onları saygılı davranmaya götürür. Saygı göstermesini bildikçe saygı görürler.

            Güneş görmeyen meyve olgunlaşmaz. Onların, hüner gören ve arayanların güneşi Hz. Resulullahtır.  O’nun ahlâkıdır. O’nun aşkı muhabbetidir. Yaradan sevdasıdır…. 

            Efendimizin sofrasından beslenenler, insanda hüner görürler. Hünere itibar ve iltifat ederler. Ufacık bir menfaat için, merhametlerini boşa harcamazlar. Menfaat çatışmasında merhametlerini unutmazlar. Onların menfaatleri bile, sevgi ve acıma duygularının ilahi potada yoğrulmasından meydana gelir. Dolayısıyla karşısındakinin menfaatini kendi menfaati gibi görürler.

Sonra merhamet etmesini bilmek, insanın kendini başkasının yerine koymasını bilme olgunluğundan geçer.

            Hüner odur ki, kendi kusuruyla uğraşanlar, başkasının kusurunu aramaz veya göremez…  Önce kendi kusurlarıyla uğraşır. Kendini kusurlu gören ve bilenler,  başkasının kusurunu aramaktan vazgeçerler. Başkasının kötü yanını kendine örnek almaz. İyi yanını görüp ondan istifade etmeye çalışırlar. Hüner aramaya başlayınca da kusur görmekten vazgeçerler. 

            Eğer beraber olduğumuz insana bakarken, kendimize, "Bu insanın en güzel yanı veya yanları  neler acaba" diye sorabilsek, neler, neler değişmez ki … Ne olmazlar nasıl da olura çevrilir… Nice yoklar nasıl da vara dönüşür…

             "Yarabbi, yarattıklarındaki güzellikleri görmeyi bana ve bize  nasip et" diye dua etmesini bilenlere nice güzellikler ulaşır bir bilseniz… 

            Güzeli ve güzellikleri görmek;  gönül gözlüğü ile bakmasını  bilmekten geçer. Gönül gözlüğü ile bakanlar, kusur değil hüner görürler. Çünkü gönül gözlüğü kusurları değil hünerleri gösterir.

            Gönül gözlüğü ile bakmasını bilen, gönül doktorlarına ihtiyacımız var. Gönül doktoru yetiştirmemiş toplumlar, kusur bulma hastalığından kurtulamazlar. Gönüllerin tedaviye ihtiyacı var. Gönüllerin sevgiye ve sevgiliye ihtiyacı var.

            Hüner arayan, aramasını öğrenen, öğreten, gönül sultanlarına, gönülleri tedavi eden gönül doktorlarına ve onları dost edinen sizlere, gönül dolusu sevgi ve muhabbetlerimi sunuyorum...
 
  
 


» Yorumlar
Listelenecek Kayıt Bulunamadı.


» Yorum Ekle
Ad Soyad :
Yorum :
Geri