|
Mahir EYÜBOĞLU Eğitimci İletişimci - Yazar
|
Yusuf yüzlü, Salih sözlü bir Gönül Doktoru arıyorum diye,
çıksam yollara, acaba bulabilir miyim?
Ya da sizin oralarda bulunur mu..!?
Hiç kimse aradığını bulamaz ya...
Bulduklarımız da aradıklarımız değildir ya aslında...
Ama mutluluk odur ki bulduğunu, aradığının yerine koymasını bilmektir.
Yani huzur, hazırda olandan, azami derecede faydalanmaktır.
Kısaca, mecbur olduğumuz ilişkileri,
memnun olduğumuz ilişkilere çevirme becerisidir.
Aramak ve bulmak;
Ama aradığını bulmak.
Bu her yiğidin kârı değildir.
Her yiğide de nasip olmaz. O nedenle,
bulduğuyla mutlu olmak ama aramaya devam etmek.
İtaatkârlığın ve kanaatkârlığın temelini oluşturur.
Değilse itaat yörüngesindeki sapmalar bizi,
itiraz yörüngesine taşır.
İtiraz boyutlu ilişki ve iletişimler insanı yorar da yorar.
Bir an gelir yorgunluklarımızın bizi, tükettiğini ve bitirdiğini anlarız.
Hep yanlış değerlerle ölçmeler yapmaya başlarız.
Ölçü aletlerimiz arızalı olunca,
ölçümlerimizin de yanlış olması kaçınılmaz olur.
Ama sevgiler ölçü aletiyle ölçülmezler ki…
Zaten sevginin yüceliği ve asaleti de bundan ileri gelir.
Bir gün Sami Efendi Hz.leri sohbete giderler.
Yaklaşık bin kişi vardır.
"Kardeşlerim bu günkü sohbet konumuz, sükût,
size sükûtu anlatmaya çalışacağım" derler.
Euzu Besmele çekip, yaklaşık 45 dakika susarlar.
Sonra, "Kardeşlerim, bugünkü sohbetimiz bu kadar.
Sohbetimize katıldığınız için teşekkür ederim" deyip sohbetini bitirirler.
Hal diliyle sohbet, bilene ne de güzeldir.
Susarak çok şey anlatmak.
Güzel sohbetlerin kıymetini bilen ve
teşekkür eden insan sayısı ne kadar da azaldı...
Her zaman derim zengin insan;
“Söyleyeceklerimi zaten biliyorum,
öyleyse neden dinleyeceklerimden bir şey öğrenmeyeyim”
diyen, diyebilen insandır.
Atalarımız da;
“Söz gümüşse, sükût altındır” demişler ya.
Arifler gibi susanlar, pırlanta gibi kıymetli olanlardır.
Onlar da nadir bulunur.
Âşıkların konuşması ve ariflerin susması da hep bundandır.
Yapılan araştırmalar özellikle bayanların,
karşılaştıkları kişiyi ilk üç dakika içinde değerlendirip,
kategorize edebildiğini göstermiştir.
Dikkatli bir insan için;
yüz hatları, mimikleri, ses tonu, konuşma biçimi,
hatta kullanılan kelimeler bile kişiliğe dair
önemli işaretler taşır.
Ve özellikle hanımlar bu tip işaretleri çok iyi değerlendirirler.
Meselâ karşınızdaki kişiye;
“Hava bu gün ne güzel, değil mi?” diye sordunuz diyelim.
Hepsinden ayrı bir kişilik yapısına işaret eden
çeşit, çeşit cevaplar alabilirsiniz.
—Gerçekten harika bir hava var, insanın içi coşkuyla doluyor. (diyenler, canlı ve iyimser kişilerdir.)
—Böyle havaları çok mu seversin? (diyenler,
karşısındakiyle ilgilenenlerdir.)
—Hı hıı, diye cevap verenler,
(kontrolü zor ve ketum olan tiplerdir.)
—Haklısın, çok güzel, değil mi? (diyenler,
uyumlu, paylaşımcı olanlardır.)
—Esas üç gün önce görseydin,
hava çok daha güzeldi,
(diyenler geçmişte yaşayan tiplerdir.)
—Yaaı.!, sorma işte, bu güzel havada eve tıkılıp kaldık
diyenler, (şikayetçi ve karamsar olanlardır.)
Bakın, bir tek cümleden ne kadar çok ipucu çıkartabiliyorsunuz.
Yeter ki ona iyi bakın, dikkatli dinleyin ve ipuçlarını değerlendirin.
Böylece yakışıklı prensi bulmak için,
yüzlerce kurbağayı öpmeniz gerekmez, diyor bilim adamları.
Peki siz, hangi kategorizedesiniz, ya da olmak istersiniz.
Unutmayalım ki biz nasıl düşünüyorsak öyle yaşarız.
Rahmani, malayani veya şeytani boyutlu düşüncelerin insanı olmak,
inanın insanın kendi elindedir.
Evet, Yusuf yüzlü, Salih sözlü olmak bizim elimizdedir.
Bilen insana ne de çok yakışır. Selam, sevgi ve dualarımla...