 |
Doç. Dr. Caner ARABACI
|
Başlık “İletişim ve İnsan” olunca, suyu çok götürecek bir hamuru yoğuracaksınız demektir. Zira insan, hangi yönden bakılırsa bakılsın iletişim içre bir varlıktır. Yakın çevresi, aile, akraba, komşu, mahalle ve daha geniş sosyal havuzla veya resmi yapı, devlet kurumlarıyla; insan-insana ilişkileri eş-dost, arkadaş ya da kendi kendisi ile ilişkisi; hep başlı başına okunması, anlaşılması gereken, iletişim adı altında değerlendirilebilecek gelişmelerdir. Hatta bu ilişkilerdeki geçirimsiz, iletişime kapalı görülen davranış ve tavırları da aslında birer iletişimdir. Zira her davranış, mademki onu algılayanlara bir mesaj içeriyor; ister sözlü ister sözsüz yani bedeni, yüz hatları, jest ve mimikleriyle olsun bir iletişimdir. İnsanı anlamaya yönelik metotların farklılığı, iletişim olgusunu görmeye engel olmamalıdır. Sempatik veya empatik davranma, mesajı algılamak isteyenlerin yöntemidir. Yöntem; karşıdan, dışarıdan gelen mesajın gerçekliğini ortadan kaldırmaz, onları yok edemez. Güneşte, gözünü kapayanın sadece kendine karanlık ettiği gibi.. Burada, algılamama, anlamama yine bir iletişim sorunu olarak değerlendirilebilir. İnsan, bilinmeyenleri bilinenlerinden çok daha fazla olan bir umman.. Biyolojik varlığı, fiziği ile görünen yüzünün gerisinde; psikolojisi, ruh iklimi, hisleri, duyguları, düşünceleri, algılarıyla birlikte kompleks bir yapıya sahip. Dışarıya verdiği her mesaj, o karmaşık yapıyla bağlantılı. İletişim; insanı tanıma, anlama, anlaşmada araç. Yani okyanusu dolaşmak, aşmak üzere yola çıkanların, hatta zorunlu yolcuların aracı. İnsan deryasını, onun derununu kavrayabilmek için sinyallerin alınıp-verilmesi, alıcı ve vericilerin açık olması gerek.. Ve bu durum, aslında bir zorunluluk.. Diğer yönden de erdemli bir iş.. Bir zorunluluk, çünkü iletişim, yalnız yaşayamayan sosyal bir varlık olarak insanın; bir noktadan sonra hava, su kadar tabii, yaşatıcı, onlar kadar organik kabul edilebilecek bir ihtiyacı.. Erdemli bir iş, çünkü insan labirentinin girift yapısı içinde dolaşmak; balta girmemiş tropikal ormanlar kadar keşiflere, bilinmeyenlere sahip bir alanda seyahat etmek gibi.. Bu alanda dolaşmayı göze almak, güçlüklere katlanmak, bir fedakârlık.. “İnsan denen meçhule” yol alma fedakârlığı.. O temel ihtiyaca hangi anlamı giydirirseniz giydirin, neticede işiniz iletişim olmaktadır. Umulur ki, en güzeli, en tatlısı, en meyvelisi, rayihası en hoş olanı ile olsun. Dil veya bedenlerden uçuşan mesajlar yüreklerde yer bulsun. Değilse, iletişim olmayacaksa dil, yüz, yürek niçin var olsun?. Onların olmadığı yerde insan mı olur? Onun için insan, eşittir “iletişim varlığı” demek, herhalde abartı olmayacaktır..
|