|
Mahir EYÜBOĞLU Eğitimci İletişimci - Yazar
|
Malum, İbrahim a.s. Sare annemizden çocuğu olmayınca, “Yarabbi eğer beni çocuk sahibi kılarsan onu sana kurban edeceğim” diye, bir söz vermişti. Verdiği söz yıllar sonra kendisine hatırlatılmıştı. Hacer Annemizden dünyaya gelen oğlu İsmail a.s., delikanlılık yaşına, (20-25 gibi) gelince verdiği sözü yerine getirmesi istendi. Halilullah (Allah dostu) olan İbrahim peygamber, durumu oğlu İsmail a.s.’ a açtı. Hem peygamber oğlu hem peygamber olan İsmail a.s., Kur’an diliyle babasına “ Babacığım, sana emredileni yap, Rabbim beni inşallah sabredenlerden eyler” dedi.
Buraya kadar olanları pek çoğumuz biliriz ama, aşağıda yazılan sırları pek azımız biliriz. Kurban Bayramının içinde dört ayrı sır vardır. 1. Anne ve eş olma sırrı. 2. Ana babaya itaat etmesini bilen evlat olma sırrı. 3. Allah’a itaatte tereddüde yer vermeyen, tereddüde düşmeyen kul olma sırr
4. Helal parayla kesilen kurbanın teslimiyet sırrı. İbrahim a.s. eline bıçağı alıp, oğluyla beraber yola koyulduğunda, Hacer Annemizin yüreği dağlanır. Yine bir zamanlar İbrahim, onları çölün ortasında bırakmış, arkasına bile bakmadan çoook uzaklara gitmişti. İbrahim şimdi de oğlunu kesmek üzere mi geri gelmişti…!Ana yüreği hisseder, ana yüreği algılar. Her ananın yüreğine bu idrak ve bu hissiyat rahim sıfatı gereği verilmiştir. Hacer anamız yüreğinin yangınını bağırıp çağırarak söndürmeye çalışma
Gözyaşlarını yüreğindeki yangınının üzerine doğru akıtır. Sönmek ne mümkün...! Bu yangını ancak, yaratana ve kocaya teslim olma suyu ve şuuru söndürebilir. Şeytan o aşama da hiç boş durur mu? Hacer anamızın karşısına geçip fitne vermeye başlar.
"Sen ne biçim annesin? Sende hiç merhamet yok mu? Bak kocan oğlunu aldı kesmeye götürüyor. Kocana karşı gelip isyan etsene ”Oğlunu kurtarsana. Babasına isyana teşvik etsene, v.s.
Hacer anamız tam tersini yapar. Kocasına isyan ve itiraz edecek yerde, şeytana isyan eder. Yerden bir taş alıp şeytana fırlatır. Şeytanın bir gözü kör olur. ve o meşhur sözlerini söyler. “Defol be kör şeytan. Kocam ister beni, isterse oğlunu keser. O ne yaparsa Allah için yapar. Allah için yapılana karşı geleceğimi mi sandın? Efendimiz burayı anlatırken, “Siz anne olsaydınız ne yapardınız?” dedikten sonra, “Bir kadının,(yaptığını Allah rızası için yapan) kocasına itaati, Allah’a itaat gibidir” buyuruyorlar. Demek ki kadının kocasına itaati, Allah’a itaat gibiymiş. Peki günümüzde; Kocasına Allah rızası için itaat eden şuurlu kadınlarımızın sayısı nedir acaba? Kurban keserken, “Kocam her yaptığını Allah için yapar diye kocasına inanan ve güvenen kadınlarımız sayısı ne kadardır acaba? Peki toplumumuzda; hanımlarına bu güven ve şuuru yükleyen, yaptığını Allah için yapan erkeklerin sayısı nedir acaba ? Kurban keserken bu birinci sırrı hatırlayalım inşaallah..Şeytan Hacer annemizden yüz bulamayınca, doğru İsmail a.s.’a gider.
“Sen ne biçim evlatsın. Bak baban seni kesmeye götürüyor. Taşı sıksan suyunu çıkarırsın. Babana karşı gel. Seni kesmesine izin verme. Önünde uzun bir ömür var. Bir dokunuşta babanı devirirsin” gibi daha nice isyana teşvik eden şeyler söyler.
Alnında Hz. Peygamber nurunu taşıyan İsmail a.s. şeytana ve şeytani seslenişlere hiç pirim verir mi? Annesi gibi o da şeytanı taşlar. Şeytan hepten kör olur ve adı kör şeytana çıkar.
"Defol git başımdan, be kör şeytan. O benim babamdır. Beni ister keser, ister biçer. O ne yaparsa Allah için yapar” der.
Efendimiz, İsmail a.s.nın bu teslimiyetini, “Bir evladın (yaptığını Allah için yapan) ana-babaya itaati Allah’a itaat gibidir” buyuruyorlar. Günümüze dönelim ve soralım, babasının yaptığını, Allah rızası için yapan olarak gören evlatlarımız, babaya itaati Allah’a itaat gibi algılayan evlatlarımız, kurbanın bu sırrından ne kadar haberlidir…? Kurban keserken bu ikinci sırrı da unutmayalım. Şeytan İsmail a.s.dan da yüz bulamayınca son çare olarak, İbrahim a.s.’a fitne vermeye çalışır. Allah dostu İbrahim‘i kandırmak, itaatini itiraza çevirmek kolay mı? Ama şeytan bu, hiç baştan çıkartmaktan vazgeçer mi..?
İbrahim a.s., oğlu İsmail‘i taşa yatırmış. Baba yüreği, ciğerparesini kendi elleriyle kurban edecek… Kendinizi İbrahim a.s.’mın yerine koyun… Allah’a verdiğiniz sözü yerine getireceksiniz. Oğlunuzu keseceksiniz. Yumun gözlerinizi. Ve düşünün… Evet bir şeyler yapılması lazım. İbrahim a.s.da o yapılması gerekeni yapmak üzere nefsine baskı uyguluyor. Tırans’a girmesi gerekir. Yani kendini yaratana, her şeyiyle teslim edecek ruh haline girmesi gerek. “Ben kralım, kuralları ben koyarım demek yerine, ben kulum, konmuş kurala uyarım” demek, diyebilme teslimiyetine bürünme hali. Öylesine yüce, öylesine soylu ve asil bir teslimiyet ki, oğlunu Allah için kesmekten vazgeçmemek…
İhtimal bir sapmaya izin vermemek için, oğlunu kesmesi gerektiğini bildiği, o günün öncesinden beri, yani arifeden beri, teşrik tekbirleri dediğimiz tekbirleri getirmeye başlar.
Allahu ekber, Allahu ekber, la ilahe illahu vallahu ekber.. (Allah büyüktür, Allah büyüktür, (yeminle) vallahi ondan daha büyük hiçbir ilah yoktur.)
Kim ki teşrik tekbirlerini bu şuur ve teslimiyet içinde getirirse, Yaratanın büyüklüğü derhal tecelli eder.Oğlunu, bir çırpıda kessin de acı duymasın diye bilelediği bıçağı, “Bismillahi Allahu ekber” diyerek İsmail’inin yumuşacık boğazına çalar. Aman Allahım oda ne? Görevi kesmek olan bıçak kesmiyor…! Bıçağa kızar. “Ben rabbime söz verdim. Sözümü yerine getirmeme mani oluyorsun, sen ne biçim bıçaksın…!? Bir zamanlar ateş de yakmamıştı İbrahim’i. Şimdi de bıçak kesmiyordu İsmail’i… Aman Allahım, olurlar olmuyordu…! Kesenler kesmiyor, yakanlar yakmıyordu… Sözünü yerine getirememenin mahzunluğu bir taraftan, birde karşısına geçip, durmadan “ Sen ne biçim babasın? Bir daha oğlun olacak mı bakalım? Söz verdiysen verdin, her verilen söz yerine mi getirilirmiş..!? Sende hiç vicdan, merhamet yok mu..!?” gibi söz ve ifadelerle İbrahim a.s.’ı baştan çıkartmaya çalışan, onu nefsine esir etmeye çalışan şeytan… Onu Allah‘a isyana teşvik eden şeytan, boş durur mu hiç işi bu.
Bıçağının yumuşak boynu kesmediğini gören İbrahim a.s., aynı bıçağı, şeytana sallar. Şeytan çekilince, boğazı kesmeyen bıçağın taşı kestiğini görür ve huşu içinde, teşrik tekbirini tamamlar.
“Allahu Ekber ve lillehil hamd.” (Allah Büyüktür ve Allah’tan başka, hamd etmeye, şükretmeye layık hiçbir ilah yoktur). Ve rabbimiz de:
“Ey İbrahim, gerçekten rüyana sadakat gösterdin, şüphesiz biz, iyi hareket edenleri böyle mükafatlandırırız.” Hakikat bu, apaçık imtihanın kendisidir. Oğluna karşılık ona bir (koç) fidye verdik.” (Saffat 37/ 100-1o7) buyurur.
Eğer insan ve insanlar, şeytanın vesvesesine değil de, Rabbimizin emrettiklerine teslimiyet içinde uygun davransalar, nice olur sandıklarının olmaza dönüştüğünü, (bıçağın boğazı kesmediği gibi); nice olmaz sandıklarının da oluverdiğini, (bıçağın taşı kestiği gibi) görürler. Ama öyle insanlar vardır ki, gözü var görmez, kulağı var duymaz, kalbi var hissetmez…! Çünkü ilahi mühür vurulmuştur. O mühürü sahibinden başka kimse de açamaz…
Güncel hayatımızda, İbrahim a.s.’ın teslimiyeti gibi kurban kesen ve kestiği kurbanın sırlarından haberli kaç kişi varız acaba…? Eğer Allah’a lâyıkıyla, teslim olarak bir şey yaparsak, nice olmaz sandıklarımız olura çevrilir. Nice olur sandıklarımız da olmaza çevrilir. Bu da üçüncü sırdır.
Kurbanlık hayvanın sırrına gelince; Kurbanlık, kendini kesen kişinin tekbir ve niyetine göre, ya direnir, ya da teslim olur. Direndiği zaman şöyle dua eder.
“Yarabbi bu kulun beni sana gösteriş olsun diye ve haram para ile kesiyor. Benim etimi bu insanlara haram kıl, çünkü beni rahmet üzere kesmiyor. Etimi bu insanlara ağız tadıyla yedirme sırat köprüsünden geçirtme…”
Öte yandan, teslim olan kurbanlar da şöyle dua eder; “Yarabbi, bu kulun beni, senin rızan için kesiyor. Beni, teslim olan mahlûkatından eyle. Getirilen tekbirlerle, bana bıçağın açısını hissettirme. Etimi, senin rızana uygun kesen bu kuluna, hayırlı ve şifalı kıl. Ağız tadıyla yedirmek nasip et. Her türlü kaza bela ve musibetlerden bu insanları koru. Beni sırat köprüsünden geçişte hayırlı binek kıl. Hızla geçmeyi nasip et. Üstümdeki bu insanı sırat köprüsünden düşürmeden taşımak nasip et… Akan kanım gibi bu kulunun günahlarını da akıt. Üstümdeki kıllar kadar da olsa onun küçük günahlarını affet. Onun başına gelebilecek kaza bela musibetlere benim kanımla karşı gel” diye dua eder.
Gelelim güncel hayatımıza ve soralım kendimize, kestiğim kurban benim için veya bizim için ne diye dua ediyor, dua edecek, dua etmeli…? Yorumu herkesin kendine bırakıyorum. Kim nasıl ve ne ile kurban kestiğini daha iyi bilir. Buda dördüncü sırdır.
Sırları naçizane anlatmaya çalıştım. Allah haccımızı mübarek, kurbanımızı kabul edilenlerden, niyetimizi de salih kullarınınkinden eylesin inşaallah...Sevindiğiniz ve sevindirdiğiniz nice güzel bayramlara.
Dualaşalım, dualarımla sevgi ve saygılar sunarım...
|