|
Mahir EYÜBOĞLU Eğitimci İletişimci - Yazar
|
· En çok sevdiklerimizden; (Uykumuzdan, güzel yiyeceklerden ve içeceklerden, şehevi arzularımızdan, malımızdan sadaka ve zekatla; zamanımızdan ilim ve irfanla fedakârlık etmeyi,)
· Feda ettiğimiz kârların, bize kat kat geri döneceğine inanmayı,
· Bu inançla yaşamın her boyutunda ve her konuda sabır yüklenmeyi,
· Kendimize ve başkalarına değer vermeyi,
· Âşıklar gibi konuşmayı, arifler gibi susmayı,
· Gönlümüzün cesaretiyle, nefsimizin esaretinden kurtulmayı,
· Babadan oğla nasihat almayı,
· Aldatanın bizden olmadığını,
· Merhametimizi menfaatimizin önüne nasıl geçireceğimizi,
· Kalbi nurlu, yüzü nurlu ve sözü nurlu güzel insan olmayı,
· Yaratana dilekçe yazmayı,
· İtiraz eden insan olmaktan, itaat eden insan olmaya geçmeyi,
· Kendimizi beğenme veya beğenmeme hastalığından mutlaka kurtulmamız gerektiğini,
· İstediğini söyleyenin, istemediğini duymaya mahkûm olduğunu,
· Ağlamasını bilmeyenin, anlamasını bilmeyeceğini, aç kalmayanını açın halinden anlamayacağını,
· Ramazan ayı içindeki beş bayramla bayramlaşmayı,
· Hay’dan gelenin Hu’ya gideceğini,
· Kalbine ve başka kalplere huzur vermeyi ve verdirmeyi,
· Rahmetin; zahmetlere katlanmaktan doğacağını,
· Allah ve Resulü ile nasıl dost olunacağını,
· Diri, diri gömme veya gömülme hastalığına, neden yakalandığımızı ve nasıl kurtulacağımızı,
· Aile içi sağlıklı ilişki ve iletişimlerin nasıl kurulduğunu ve nasıl korunacağını,
· 1.000 aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesinin rahmetini,
· Kusur Bulma Hastalığımızdan nasıl korunacağımızı,
· Yardımlaşma ile sevgilerin nasıl ortaya çıktığını,
· Her insanın bir inci (birinci) ve bir halife olduğunu,
· Harmanlama yaptığı hayatına, biraz çeki düzen vermesi gerektiğini,
· Kendine, güzel gözlü (güzel bakan), güzel sözlü (güzel konuşanları) dost edinmesi gerektiğini,
· Her şeyini kaybeden olsa da, hayata yeniden başlamayı bilmesi gerektiğini,
· Doğanı da öleni de su ile yıkadıklarını, su gibi temiz ve aranan olmayı ve Ramazanın rahmet suyuyla yıkanmasını,
· Allah ve Resulüne değişmeyen, ancak artan bir sıcaklık içinde yaklaşmayı,
· Kalp diliyle kalp kulağına fısıldamasını,
· Anne ve babaya, sımsıcak bağlanmayı,
· Sevdiklerimize gönül bahçesinden gül vermeyi, yoksa gülüvermeyi,
· Korkulardan sevginin doğmayacağını,
· Eline, beline ve diline sahip olmanın kurtuluş reçetesi olduğunu,
· İslam şuurunda, bir kadın ve bir erkek olabilmeyi,
· Geçmişin yorgun gönüllerine, sabah gibi doğmayı,
· İlhami Beyle buluşup, ziyaretlere gitmeyi,
· Ramazan sonrasında da aynı ahlâk üzere yaşamayı sürdürmeyi,
· Hüner arayan göz kusur görmez, kusur arayan göz de hüner görmez deyip, kusur arayanın şeytani, hüner arayanın rahmani baktığını,
· Yaptıklarıyla mutluluk yorgunluğu yaşamayı,
· 10’luk dev adamlar gibi iman ve itikat sahibi olmayı,
En önemlisi imanımızı icraata geçirip hiçliğimizi öğretebilmişse ne mutlu bize… Biz hakkıyla orucumuzu tutmuşuz ve işte o zaman Bayramı hak etmişiz demektir. İnsan için en güzel olan hak ettiğini kullanmaktır. Hak ettiğimiz, nice güzel Ramazanlara ve nice güzel Bayramlara ulaşmak dilek ve dualarımla…