|
|
Değerimiz başkalarına verdiğimiz değer kadardır... |
|
Anasayfa » Yazarlar » Mahir Eyüboğlu » Değerimiz başkalarına verdiğimiz değer kadardır... |
|
|
|
Mahir EYÜBOĞLU Eğitimci İletişimci - Yazar
|
Selamün aleyküm. Allah’ın cc. rahmeti ve bereketi hepimizin üzerine olsun inşallah. Atalarımız, "Önce selam sonra kelam" demişler. başında ve sonunda, kısaca içinde selam olmayan sözden, insanlara rahmet yerine zahmet gelir. Selamın ilk öğrenilip öğretildiği yer ailedir. Sadece selamın mı, hayat alfabesi dediğimiz, hayatımızın bütününü içine alan değerlerin de öğrenildiği veya öğretildiği mekandır aile. Madem hayat alfabesine selamdan yani "S"’den başladık, ’S’ harfinde biraz gezinelim, bakalım karşımıza neler çıkacak… Sevgi - saygı ve sorumluluk. Hayatımızı maddi ve manevi, sosyal, ekonomik, kültürel yönüyle kuşatan değerlerdir. Buna ’3 S’ formülü diyorum. Bir insanın, sevgiyi, saygıyı ve sorumluluğu öğrenmeden, sağlıklı ilişkiler kurabileceğine inanmıyorum. Peki kuranlar yok mu? Elbette var. Çünkü her kör satıcının bir şaşı alıcısı bulunur. Eğer ben, sevgi, saygı ve sorumluluk şuurunda değilsem, bu şuurda olanlar benimle ilişki kurmaktan kaçınırlar. Ben de kendimi yalnızlığa itmiş olurum. Öyleyse benim ne istediğim veya ne istemediğim çok önemlidir. İstediklerimizi yerine getirirken ne kadar seçici davranabiliyoruz? Mesela, insani ve imani değerlerimizi uygularken, " Ben kralım, istediğim kuralı koyarım..!" diyenlerden mi, yoksa "Ben kulum konmuş ve uyulması gereken kurallara uyarım" diyenlerden miyiz ? Biliyoruz ki, hayvanlar istedikleri içgüdüsel yaşarlar. Zira yaptıkları veya yapamadıklarından herhangi bir sorumlulukları yoktur. Çünkü yaratan ona akıl ve irade vermemiştir. Allah, insanları "Akıl etmez misiniz, düşünmez misiniz? " diye defalarca uyarıyor. Demek ki, hayvanlar istedikleri gibi yaşama ve istediklerini yapma özgürlüğüne sahipken, insanlar, eğer yaratana inanıyorsa, Allah’ın istediği gibi yaşamaya mecburdur. İşte Allah’ın istediği gibi yaşamaya, yaradılış gayesini bilerek yaşamak diyoruz. Bizi hayvanlardan ayıran en önemli yanımızdır. Sorumluluk insana akılla verilmiştir. İnsan bile olsa aklı yoksa sorumluluğu da yoktur. Fıtraten, doğuştan getirdiğimiz sevgileri, sorumluluk duyguları doğrultusunda kullanırız. O zaman hayatımızda, mecbur olduğumuz ilişkiler ve onun getirdiği sorumluluklar karşımıza çıkar. Bunları yerine getirebildiğimiz ölçüde kendimizi huzurlu ve güvenilir hissederiz. Mesela, anne-babamıza, çocuklarımıza, eşlerimize, yakınlarımıza ve diğer insanlara karşı duyduğumuz sevgi, saygı ve sorumluluk değerleri farklı farklıdır. Bu farkla insanlar diğerlerinden, aidiyet duygusu sorumluluğu ile ayrılırlar. Aidiyet duygusu ve sorumluluğu sayesinde, ailede süreklilik duygusu ve sorumluluğu gelişir. Bu benim anam, benim eşim, benim çocuğum demenin aidiyet sorumluluğu ile, onlarla ilişkinin süreklilik sorumluluğu, hem bu dünya için hem de ahiret için geçerlidir. İlahi sorumluluk ve sorgulanma şuuru taşıyan her insan, mecbur olduğu ilişkileri, memnun olduğu veya olacağı ilişkilere çevirmeye çalışır. Bir şey hakkında doğru bilgi edinmek, o şeyin iyi yanından faydalanmayı, kötü yanından da korunmayı sağlar. Ama bir şey hakkında doğru bilgi sahibi değilsek, onun iyi yanından istifade edemez, zararından da kendimizi koruyamayız. Yani hem doğru bilgiler edinemiyoruz, hem de edindiğimiz bilgileri amacına uygun doğru kullanamıyoruz. Modern aile anne baba ve çocuklardan oluşur sanıyoruz. Büyükleri yok sayıyoruz. Bir gün gelip bizim de yaşlanıp anneanne, babaanne olacağımızı unutuyoruz. "Ben çağdaşım, çağdaş yaşarım" diyenler, çağın taşı başına düşüp de aklını sağlıklı kullanamayanlardır. Akıllı insan yaradılış gayesini bilip o gayeye uygun yaşamını sürdürmeye çalışır. Rabbim, "Siz başıboş bırakılacağınızı mı sanırsınız" buyuruyor. Efelenen efe değil, efendimizin yolundan giden efendi olmayı amaçlayabilmek önemlidir. Ben kendimi sevdirmezsem, kimse beni sevmez. Sevgi sorumluluğunu yerine getirebildiğimiz sürece, sevgiler olgunlaşıp, saygıya dönüşür. Başkalarına değil önce kendimize soru sormaya başladığımız zaman sorumluluk şuuruna ulaşırız. Değişime önce kendinden başlayanlar, başkalarının da değişimine vesile olurlar. Bana göre başarı ve mutluluk, başkalarını değiştireceğim diyenlerin değil, kendimi değiştireceğim diyenlerindir. Kendine değer veren herkese değer verir. Ailesinin kıymetini bilen, başka ailelere değer verir. En değersiz insan başkalarına değer vermeyen insandır. Bizim değerimiz başkalarına verdiğimiz değer kadardır. Lütfü Alan ağabeyim derki "Adam olana ben kurban olayım. Olmayan da bana kurban olsun." Har zaman söylediğim gibi, "Güzel insan bulmaya çalışma, güzel insan olmaya çalış." Yaratan, çalışana çalıştığının karşılığını mutlaka verir. Kulluğu kabullenerek yaşamanın mükafatı cennet iken, kulluğu reddederek yaşamanın mükafatı ise, cehennemdir. "İşte çayır, işte çamur. İster dinlen, ister kirlen" diyor, herkesi sevgi, saygı ve dualarımla selamlıyorum....
|
Mahir EYÜBOĞLU mahireyuboglu@hotmail.com
|
» Yorumlar |
Listelenecek Kayıt Bulunamadı. |
|
|